Aydınlanma ve bilgi için olduğu kadar bunların zıddı olan olgular için de çemberin etrafını dolaşmanın çok çeşitli ve farklı yolları vardır. Aşağıda alışkanlıklar ve bağımlılıklar keşfiniz için bu yolların bazılarını bulabilirsiniz:

Alışkanlıklar ve Bağımlılıklar Keşfi

Yaşama güven ve masumiyetle yaklaşıyoruz -sezgiler (güney) -bilgi arayışı (kuzey)- olayların esasında nasıl olduğunu görmek için geleceğe akıllıca bakmak için (doğu – aydınlanma) ve böylece kendimizi daha canlı ve enerji dolu hissediyoruz (batı).

Aynı şekilde, herhangi bir konuya korku ve endişe ile kendi güvenliğimizden endişe ederek yaklaşıyoruz (güney). Kendimize hakikatimizi görme ve söyleme iznini vermeyerek telafi ediyoruz. Sonra, gücümüzü kendi izlerimizi örtmek için kötüye kullanıyoruz (doğu) ve kendimizi suçlu ve zayıflamış hissediyoruz (batı).

Korku içinde sıkışmış bir durumdayız ve buna karşı bir şey yapmıyoruz (güney). Gizliden gizliye sinirleniyoruz ama kendimizi savunmaya ve bunu göstermeye cesaret edemiyoruz (kuzey – doğrunun tükenişi). İçinde bulunduğumuz durumdan dolayı strese girip kendi içimizde savaşıyoruz ama yine de sorunu çözemiyoruz (doğu – aydınlanma eksikliği) ve sonuç­ ta, kendimizi tükenmiş ve depresif hissediyoruz (batı).

“Kişisel tarihimizi silmeye” koyuluyoruz -belli bir yönümü­ zü, kötü bir alışkanlık ya da bağımlılığımızı (güney). İçimize bakmaya cesaret ediyor ve olduğumuz şeyin ölümüne tanık olma cesaretini gösteriyoruz (batı). Bu, kültürel şartlanmayla doldurulmuş beyinlerimizin ötesini görmemize izin vererek “dünyayı durdurabilmeyi” (kuzey) mümkün kılıyor. Böylece, yaşam rüyamızın bir parçasını gerçekleştirebiliyor, seçim ve kararlılık gücümüzü artırıyoruz (doğu).

Kişisel tarihimizin bir parçasını silmeye çalışırken, zorunluluklar ve -meli, -malı’larla dolu ebeveyn seslerinden korkuyor ve bunalıyoruz (korku – güney). Bu yönümüzün ölümü­ ne tanık olup da ardından tekrar eski ve güvenli alışkanlıklarımıza dönemeyiz (ölümle yüzleşememe – batı); dolayısıyla dünyayı durduramayız ve dünya bizi zorlar (kuzey) ve böylece, rüyamızdaki yaşamı yaratmayı başaramayız. Onun yerine, yaşam bizi yaratır ve biz kendi seçimlerimizi yapma yetimizi kaybederiz (doğu).

ALIŞTIRMA :

• Şu anda yaşamakta olduğunuz herhangi bir olayı ele alın ve bu olayla başa çıkma şeklinizin yukarıdaki örneklerle örtüşüp örtüşmediğine bakın.

• Bu alıştırmayı geçmişte yaşadığınız önemli olaylar için de uygulayın. Neler öğrenebildiğinizi inceleyin.

Genel kabul gören rüyanın size bir yarar sağlamadığını hissettiğiniz an, alışkanlıklar ve bağımlılıklar için uyanma ve kendi üzerinize farkındalık ışığını tutma zamanı, yani değişim zamanı gelmiş demektir. Belki yaşam bizleri savunmasız hale getirmiştir ya da kedere ve umutsuzluğa sürüklemiştir ve bizler, buna bir anlam vermek için çözümü ve cevapları yaşamın içinde aramışızdır. Bu durumu mitolojik olarak açıklamak gerekirse, “Hilekar Çakal” boncuk gözlerini üzerimize dikmiş ve hilekar marifetlerini sergilemektedir ya da “Işık getiren Lüsifer” karanlığa dalmış ve toplu iğne başı kadar bir ışık yakmıştır veya Tanrı bizleri terk etmiştir. Şu veya bu şekilde, yaşam bizi tekrar düşünmeye, neleri doğal olarak kabul ettiğimizi sorgulamaya, “kutsal inek”lerimize ışık tutmaya, inançlarımı­ za değer vermeye ve niye doğup bu dünyaya geldiğimizi sorgulamaya itmiştir.

Bir an için kendinize bir bakın. Şifacı olmaya, şifa vermeye sizi iten nedir? Umutsuzluğa mı düştünüz? Kişisel değeriniz ve kendinize olan sevginiz azalıp her şey anlamsız mı gelmeye baş­ ladı? Yaşam sizi kendi içinize bakmaya ve varoluşunuz hakkında, diğer insanlarla ve gezegenimizle olan ilişkileriniz hakkında ve yaşam amacınızın ne olduğu gibi en zor soruları sormaya mı zorladı? Gölgelerin derinliğini deneyimlemeden ışığı aramaya çıkan insan sayısı pek azdır. Şahsen, beni yaşamaya devam etmek için yaşamda anlamlı bir şeyler aramaya sürükleyen keder ve yalnızlık dönemlerimdi.

Alışkanlıklar ve Bağımlılıklar Tarihsel Çalışmaları

“Magazin bilinci”ni benimsemiş çevreler, kişinin kendini iyileştirmek ve kendine yardım etmek için çalışmasının kendini beğenmişlik, kendine düşkünlük olduğuna dair yanlış bir inanı­ şa sahiptirler. Bu oldukça sıra dışı bir düşünce olup tersi düşü­ nüldüğünde, ne kadar çılgınca olduğu daha da netlik kazanır. Kişinin kendi üzerinde çalışmaması, kendini dinlememesi, kendi sorumluluğunu almaması, karma derslerini -harekete karşılık oluşan tepkileri- öğrenmemesi o kişinin ortaya çıkıp sonuçları düşünmeden ve kendini bilmeksizin, dünyayı ve başkalarını etkileyen hareketlerde bulunması demektir. Acımasız ve eziyet dolu bir çocukluk geçirdikten sonra bütün Avrupa’ya nefretini kusan Hitler, bu durumun iyi bir örneğidir. Kimbilir, iyi bir terapisti olsaydı belki dünya bu büyük acıları ve yıkımı yaşamamış olurdu. Alman psikoterapist Alice Miller, Hitler hakkında kapsamlı yazılar yazmıştır.

Amerikan yerlilerin bir deyişi olan omitaquaye oyasin “bütün ilişkilerim için” anlamına gelir. Ter çadırına girerken ve diğer törensel toplantılarda bu deyişi kullanmak adettir. Bu deyiş “Bunu sadece kendim için değil, ilişkide bulunduğum her şey ve herkes için yapıyorum;’ anlamındadır. Peki bu “her şey” ve “herkes” kimdir? Kan bağım olanlardır, bütün insan kardeşlerimdir, hayvan akrabalarımdır, bitki akrabalarımdır ve kaya akrabalarımdır. Gezegenin ta kendisidir. Var olan her şeyle bağlantıdayım. Dengesiz olduğum, depresif, sinirli ve saldırgan olduğum zamanlarda dengesizliği, yaşama karşı olanı (yaşamak anlamına gelen İngilizce “live” kelimesi tersten okunduğunda “evil” yani kötülük anlamsına gelir) ve şifaya ihtiyacı olanı temsil ediyorum.

Kendimi iyileştirip dengede tuttuğum sürece iyiliği temsil ediyor ve başkalarına şifa verebiliyorum. Tüm kişisel çalışmalar bütü­nün iyiliği içindir. Her bir kişi, bütünün birer hücresidir. Bu düşünce alışkanlıklar ve bağımlılıklar mücadelesi için anahtar olmaktadır.