Geleceğe ve Geçmişe Bakmak durumunda dört yön bir haç oluşturur ve bunun iki “yol”u vardır. Kuzey-Güney ekseni Kırmızı Yol olarak, Doğu-Batı ekseni ise Mavi Yol olarak adlandırılabilir. Bu haritada, Kırmızı Yol bizim zihinsel ve duygusal yolumuz, yetişkin halimiz ve içimizdeki çocuktur. Düşünmenin ve hissetmenin yoludur. Geleceğe ve geçmişe bakmanın, psikoloji ve psikoterapi konularının yoludur. Mavi Yol ise fiziksel spiritüellikle, spiritüel yetişkin ve büyülü çocuk halimizin yoludur. Beden ve ruhun yoludur. Zamansızlığın ve şimdinin yoludur. Spiritüellik ve üstün fiziksel disiplin gerektiren dövüş sanatlarının kapsadığı konuların yoludur.

Unutmayınız ki bu, matrisin içini görebilmek için bir harita veya bir yoldur. Başka bir öğretide bu yolların burada anlatılanın zıddı olduğunu veya tamamen farklı anlamlara geldiğini görebilirsiniz. Bütün haritalar sadece haritadır: İhtiyacınız kalmayana dek takip ettiğiniz, bilgiden ve deneyimden geçen yollardır. Harita bir benzetmedir; olayların oluş şekillerinin ifade şeklidir, bağlantıları ve zıtlıkları gösterme şeklidir, paradokslar ve benzerliklerdir. Lütfen, gelecek yolculuğun içinden bu bilinçle geçin.

Geleceğe ve Geçmişe Bakmak Durumunda Kırmızı Yol

Kırmızı Yol, günlük yaşamımızdaki zihinsel ve duygusal benliklerimizin arenasıdır. Kuzey, faal olan yetişkin halimizi, güney ise içimizdeki duygusal çocuğu temsil eder. Herhangi bir noktada kimin patron olduğuna bakmak faydalıdır. Sağlık, bu ikisinin arasındaki dengedir. Ne zaman içimizdeki duygusal çocuk yetişkin benliğe baskın çıkarsa, dengeyi kaybedebilir ve bir anda cehennemi deneyimleyebiliriz. Oysa yetişkin benliğin içimizdeki çocuğa karşı baskın olduğu durumlarda duygularımız afallar ve donar, böylece yaşam enerjimizi kaybederiz.

Güney yönüne baktığımızda ise su elementini görürüz; okyanuslar, akarsular, yağmur ve diğer akan her şey. İnsan vücudunun %70’inden fazlası sudur ki bunun bir kısmı, vücudumuza besinleri taşıyan ve işe yaramayanları ayıklayan kandır. Güneye baktığımızda, duygularımıza ve geçmişimize bakarız. Bu bize küçük detayları hatırlatan Küçük Fare’nin ilacıdır. “Yakın” olandır. Duygularımız, “şu andan önce olmuş olan olaylar sonucunda oluşurlar.

Geleceğe ve Geçmişe Bakmak konusunda hepimizin üzerinde çalışması gereken ilk duygusal düşman, korkudur. Söz konusu korku, gerçek olaylardan ötürü yaşadığı­ mız fiziksel korku değildir. Bu korku utangaçlıktır, kısıtlanma korkusudur, kabul edilmeme, alay edilmenin, duygusal güvensizliğin korkusudur; reddedilme, hayal kırıklığına uğrama korkusudur; gülünç olma, küçük ve küçülmüş hissetirilme aptal gibi hissettirilme, eskimiş ayakkabı gibi kenara atılma korkusudur; acemi olma, cahil olma korkusudur vb. Listeyi biraz uzun tuttum çünkü bu savunmasız ve büyümekte olan bir çocuk veya bir ergen için son derece tatsız, afallatan, duygusal olarak sakat bırakan ve son derece yıkıcı bir korkudur. Bir yetişkin, ancak özgüven eksikliği yaşıyorsa bu durumlarda canı yanar. Kendine gerçekten değer veren bir kimse bunun kendisiyle alakalı bir durum olmayıp kar­şısındaki insanın problemlerinin bir yansıması olduğunu bilir. Ne yazık ki Batılı insanlarda, düşük özgüven çok fazla karşılaşılan bir durumdur.

Şifa Çemberi – Kırmızı Yol

Şifa çemberi tarafından öğretildiği üzere, güven ve masumiyet ise “müttefik”tir. Bu kişinin güvenebilme yeteneği onun evrene olan inancı, varoluşa olan inancı, yaratıma ve bireyin kişisel var olma hakkına olan inancıdır. Bu, kişinin özgüvenini ve öz sevgi­sini temel hak olarak kabul etmesi demektir. Güven ve masumiyetle yaşamak, yaratımın ve yaratıcının doğru olan yanında yaşa­mak demektir. Kişinin yaratımın bir parçası olması, Tek olanın bir parçası olması sebebiyle var olma, ifade etme, dünyada hareket etme, kendi yaşamına sahip olma, diğer insanların inançla­rına , dogmalarına bağlı olan içsel bağlardan arınma ve kişinin kcııdi tercihlerini yaparak yaşamının sorumluluğunu alma hakkı vardır.

ALIŞTIRMA :

Bir an için durun ve dikkatinizi içinize yöneltin. Varlığınızı, yaratımın bir parçası olarak görün. Derin bir nefes alın ve oturduğunuz sandalyede veya yerde kendi ağırlığınızı hissedin. Kendinize, “Varoluşun bir parçası olduğunuza ve varoluşun içinizde olduğuna inanarak “Ben … im” diye tekrar edin. Her şeye bağlı ve her şeyin bir parçasısınız, hiçbir zaman “Tek Olan”dan ayrı değilsiniz, olmadınız ve olamazsınız. Unutmayın ki “Tek Olan” size kendinin bir parçası olarak, “Tek Olan” olarak değer veriyor. “Tek Olan” kendisinin bütün parçalarını, dolayısıyla sizi de seviyor. Siz, yaratımın sevilen ve istenilen bir parçasısınız.

Çemberin kuzeyi hava elementinin -rüzgarların- yeridir. Bizim için burası zihnin, düşüncenin, hesap yapmanın, mantığın ve çalışmanın yeridir. Burası “bilme”nin yeridir. Kişinin özgüveni ve öz değeri berbat durumda değilse zihin, gelecek olanı· ve istenilen geleceği nasıl yaratacağını görmek için geleceğe bakar. Bu durumda, birçoğumuz büyük ihtimalle bilinçdışımızda kötü bir gelecek yaratmak için çalışıyoruz çünkü içimizdeki gizli diyaloglarda kendimize verdiğimiz değer ancak bu sonucu doğurabiliyor.

Kuzeydeki düşmanın adı genellikle “netlik”tir. Castenada’nın Don /uan’ ın Öğretileri isimli kitabında, sanırım Don Juan’ın spiritüel savaşçının dört düşmanından bahsettiği bölümde, çok güzel bir tarif vardır. Don Juan, ikinci düşman olarak “netlik” kavramı­ nı gösterir ve özetle şunu anlatır: “Kişinin bildiğini ve anladığını düşündüğü an tehlikeli bir andır çünkü bu aynı zamanda kişinin zihnini kapadığı andır.” Bu çemberi öğretirken “netlik” kavramı­ nın avantajlarına ve dezavantajlarına dair bir yanlış anlamanın bir süre sonra başladığını fark ettiğim için anlamının herhangi bir şekilde yanlış anlaşılmasını engellemek amacıyla, bu düşmanın adını “palavra” olarak değiştirdim.

Müttefik

“Müttefik” ise bilgidir ve bununla beraber, bilgeliğin niteli­ ği gelir. Bilgelik, gerçekten bilgiye vakıf olmaktır. İnançtan, varsayımdan, şartlanmadan, eğitimden, hüsnü kuruntudan, beyin yıkamadan veya kişinin dışındaki herhangi bir olgudan değil de tekrarlanan deneyimler sonucunda kişinin kendi içinden gelir. Yaşamımız zaten deneyimlerimizden ibarettir; bütün sahip olduğumuz budur. Bütün yaşamımız dışarıda değil içimizde gerçekleşir, sadece etkileri, görüp tepki verebilmemiz için dışarıda ger­çekleşmektedir. Yaşam sadece içte bulunabilen içsel bir deneyimdir. Diğer insanların bilgileri kitaplarda bulunabilir ama siz kendiniz yaşayıp deneyimleyene dek bu, size ait bir bilgi değildir.

ALIŞTIRMA :

• Elinize bir kağıt alıp ortasına dikey bir çizgi çizin. Sol tarafına, eskiden doğru ve gerçek olarak kabul ettiğiniz düşüncelerinizi yazın. Örneğin Tanrı hakkında, politika hakkında, insan olarak kendi değeriniz hakkında, yaşamın ne olduğuna ilişkin, nelerin yapılmaya değ­ diğine ve ne için yaşadığınıza dair, hangi tür filmler seyredilmeye değer vb.

• Sağ tarafa ise sol tarafta yazdıklarınız hakkında şimdi nasıl hissettiğinizi yazın.

• Ne kadar değişmişsiniz?

Geleceğe ve Geçmişe Bakmak Durumunda Mavi Yol

Çemberin batısı, toprak elementinin ve fiziksel dünyanın yeridir. Bedenimizi bu yöne yönelttiğimizde, fiziksel beden sadece “şimdi” yi bildiği için batı “şu an” olur. Burası “içeri bakan” yerdir ve buradaki işimiz, yaşam ve ölüm arasında mücadele etmektir. Şifa rehberleri, nihai ölümü “ölümün ölümü” olarak adlandırırlar ama bu yolda, birçok ufak ölümler deneyimlenir. Değiştirdiğimiz her düzen eski bir şeyin ölümüdür ve her ölüm yeni bir oluşuma yer açar. Değiştirmeyi başaramadığımız her mutsuzluk ve keyifsizlik, enerji bedenimize çakılmış ve ya­şam gücümüzü azaltarak öldüren birer çividir. Günlük yaşamdaki bakış açısıyla, mücadele ettiğimiz ölüme Çatkınlık hissi kolaylıkla atalet olarak adlandırılabilir. Bu yolda en büyük yardımcımız olan müttefıkimiz “iç gözleın’öir. İç gözlem, kendi içimizdeki derinliklere bakabilmek, en kötü yanlarımız da dahil olmak üzere her şeyimizi görebilmektir.

Özetle, batının zorlukları yaşama karşılık ölüm, yaşam dolu ve yiiksek enerjili bir hale karşılık ölü gibi olma ve atalettir. Ne kadar canlı ve ne kadar “ölü”sünüz? Tanıdığınız insanlar ne kadar canlı ve ne kadar ölü? Kaç kişi yiiksek enerjiye sahip ve yaşam dolu; ve kaç kişi kısmen ölü ve atıl?

ALIŞTIRMA :

• Biraz zaman ayırıp sessizce oturun. Kendinize sorun: “Ne kadarım yaşıyor ve ne kadarım ölü ve ifade edilmemiş halde kal ıyor?” Bir ile on arasında bir ölçekte, iç benliğinizin hızla bir sayı belirlemesine izin verin.

• Bir kağıt alıp size en çok canlılık verdiğini ve sevecen bir yaşam getirdiğini hissettiğiniz şeyleri yazın. Ardından tam karşıt hisleri, ölü ve atıl hisler veren şeyleri yazın. Yazdıklarınızı karşı laştırın.

Çemberin doğusu, ateş elementinin yeridir; ruhun fızikselolmayan enerjisinin, zamansızlığın, hayal gücünün ve ilhamın yeridir. Burası “uzağı gören” yerdir; şeylere dair daha geniş bir bakış açısına sahip olabileceğimiz yer. Doğunun niteliği güçtür ama gücün bir düşman mı yoksa bir müteffık mi olacağı meselesi muazzam bir öneme sahiptir. İyi kullanılan güç beraberinde bir aydınlanma hissi ve diğer insanlara ilişkin bir hafiflik ve sevecenlik duygusu getirir. Baskın çıkmak ve kontrol etmek için kullanılan güç ise sevgiye hiç yer bırakmaz, yalnızca ağırlık hissi verir.

Bizlerin içsel unsuru, büyülü çocuktur; oyun oynarken ve eğlenirken, dansta ve kutlamada bağlantıya geçtiğimiz yandır. Bu parçanın ne geleceği ne geçmişi, ne bağları ve ne de kazanç amaçlı bağlılıkları vardır; bizim özgür ve tamamen ruhta olduğumuz halimizdir. Büyülü çocuk gücü yalnızca her şeyin iyiliği için kullanılabilir ve rastlayacak olursa, manipülasyonu tanımayacaktır. Geleceğe ve Geçmişe Bakmak psikoliji ve psikoterapi çalışmalarında bu şekilde örneklenebilir.

ALIŞTIRMA :

İçinizdeki büyülü çocuğu hissedin. Bunun en kolay yolu çocukluğunuzdan parçalar hatırlamaktır. Sırf eğlenceli olduğu için oyun oynadığınız, hesapların olmadığı, kimseyi etkilemeye çalışmadığınız, sadece oyun oynamanın ve eğlenmenin var olduğu zamanları hatırlayın. Böyle bir anıyı hatırlayın ve kendi içinizde hissettiğiniz hisleri, heyecanı ve sevgi dolu yaşamı inceleyin. Gözlerinizi açın ve bütün bu anıları beraberinizde getirip tutabildiğiniz kadar uzun süre içinizde tutun.