Anne çocuğunu, sevgililer birbirini, kumarbaz zarları, Madonna Britney’i öpüyor… Almanca, farklı öpüşme çeşitleri için 30 kelime içerir. 17. yüzyılda Martin von Kempe ise bin sayfalık öpüşme ansiklopedisi yazmış. İyi de nereden çıktı bu öpüşmeler?
Bu konuda iki hipotez var; biri öpüşmenin gülme, konuşma gibi evrensel bir özellik olduğunu, diğeri de giyinip kuşanma gibi sonradan ortaya çıktığına dair. Hayvanlar alemine göz atarsak, çoğunun birbirlerine yaklaşmak için farklı yöntemleri var; kimi kuşlar gagalarını birbirine değdirirken, birçok memeli birbirlerinin burunlarını emer. Sadece insanlar ve şehvet düşkünü kuzenlerimiz addedilen pigme şempanzeler dillerini kullanarak öpüşür. Bu durum öpüşmenin genlerimizde olduğunu gösterebilir.
Öpüşmek de neden?
Freud’a göre öpüşme, bebeklikte meme emmekten gelen bir içgüdü. Bazı antropolojistlere göre geçmişte annelerin çocuklarını ağızdan ağıza beslemelerinden günümüze gelen evrimsel bir durum. Ancak Darwin’in kitabında belirttiği gibi dünyanın bazı yerlerinde insanlar öpüşmek yerine burunlarını birbirlerine sürtmeyi tercih ederler. Bazı Eskimolar hem burun sürtüp hem de birbirlerinin yanaklarını koklarlar. Afrika ve Amerika’da birçok kültür ağızdan öpüşmeyi ancak Avrupalılarla muhatap olduklarında öğrenmişlerdir. Avrupa’da, aşk ve tutku ifadesi olarak ilk Fransızların öpüştüğünü ve Fransa’dan da diğer Avrupalılara bulaştığı söylenir. Peki ama eğer öpüşmek içgüdüsel değilse, kim icat etti bu hoş eylemi? Tarihte öpüşmeye dair bulunan ilk belgeler MÖ. 1500 yılında Hindistan’da yazılmış.
Yapılan bir araştırmaya göre, işe gitmeden once eşlerini öpen erkekler daha uzun yaşıyor ve trafikte daha az kaza yapıyorlar.
Öpüşme rekoru ise 1978 yılında kesintisiz 130 saatten uzun bir süre öpüşen bir çifte ait.