Şamanizimde Rahibeler ve Rahiplerin Spiritüel Farkındalıkları ve asıl görevleri insanoğluna ilahi olanla iletişiminde yol göstermek ve yardım etmekti, ancak çoğu zaman “örgütlü” dinlerin kendi içlerindeki planlar, gücün insanlardan alınıp dini veya inanç sistemini temsil edenlerin eline verilmesine yol açtı. Birçok dinin asıl ilham kaynağı kadim ve ebedi yolları yansıtır fakat bu yollar Batı’da çoktan saklanmış ya da insanların yaşamlarını, yaşayış ve inanış biçimlerini kontrol etmek isteyen ataerkil kültürün kavramsal ideolojilerine uygun hale gelecek şekilde değiştirilmiştir. Buna karşılık, bir şamanın amacı insanlığa kendi güçlerini elde etmesini, toprak ana ve gökyüzü baba ile bağlantı kurmasını sağlamak için hizmet etmek, yardım etmek ve yol göstermektir. İnsanoğlunun ilahi boyutta kendi güzelliğinin farkında olmasını; kendi yolunu, kendi gücünü ve kendi varlığını bulmasını sağlamaktır. 1960’lı yıllar itibariyle Batı’da Şamanizm yöntemlerinin tekrar yaşama dönüşü, her ne kadar çoğu şaman öğretisi olmasa bile şamanizm yanlısı olan eski kültürlerin öğretilerini içeren psikolojik spiritüel kitaplara, grup çalışmalarına ve kurslara yansıdı.

Spiritüel Farkındalık

Kişisel gelişim, spiritüel farkındalık ve daha toplum merkezli bir yaşam biçimi alanındaki bu hareket son birkaç yüzyıldır diğer insanlara ve dünyaya yıkıcı şekilde davranan kültürler için bir adım ilerlemenin simgesi oldu. Şamanizm yani “iyi ilaç’: sınırsızca kadim ve ebedi bir bilgelik sermayesi gibi her yerde, her şart altında uygulanabilir. Şamanizm biz insanların geçmiş travmalarını iyileştirmenin, Günlük yaşamla uğraşırken içsel denge ve uyumu koruyabilmenin, yolumuza ne  çıkarsa çıksın içimizdeki iyiliği geliştirmenin, birbirimizle ve dünyayla olan ilişkilerimizin kalitesini artırmanın yoludur. Bütün bunlar, her zaman olduğu ve olacağı gibi, şimdi de çok önemlidir.

Atalarımız kabileler halinde, kasabalarda ufak gruplar olarak toprağa ve doğaya yakın yaşarlardı. Onlar yaşamda kalmanın hayvanların hareketlerini anlamak olduğunu, bitkilerin nerede ve senenin hangi zamanında büyüdüklerini bilirlerdi. Doğayı, hayvanları “kontrol etme”yi ve tarımı öğrendikleri o büyük değişim gelmeden önce insanlar uzun bir süre yaşadılar. Atalarımızın, “eski dünya”nın insanlarının spiritüelliği bütün bu kültürler vasıtasıyla bize kadar geldi ve hala dünyada yaşıyor. Şaman kültürü tüm dünyaya yayılmış durumda -Amerika, Sibirya, Laponya, Tibet, Avustralya, Endonezya, Avrupa’nın bazı bölümleri ve Afrika.

Tamamen endüstriyelleşmemiş bölgelere baktığınızda şamanları bulabilirsiniz ve hatta gelişmiş toplumlarda bile arka planda sessiz bir şekilde varlıklarını sürdürdüklerini görebilirsiniz.

Atalarımızdan bize büyük bir spiritüel miras kaldı ve şimdi endüstriyelleşmiş olanlarımızın, kabile yaşamından uzak, doğadan ayrı yaşayanlarımızın ve de bireyselliği, yarışmayı, suçluluk duymayı, utanç duymayı, kendini inkar etmeyi, kendine iftira atmayı öğrenmiş olanlarımızın artık geriye bakıp hatırlamasının zamanı gelmiştir. Sürdürülebilir bir yaşama ilerleyebilmemiz için hatırlamamız gerekmektedir çünkü gerçek olan bir şey varsa o da şu anki yaşamlarımızin sürdürülebilir olmadığıdır. Her nereden gelirse gelsin, hepimizin atalarının spiritüel anlayışı temelde birdir. Her kültürün kendine has adetleri, ritüelleri vardır ancak temel hep aynıdır. Şakıdığı öz şudur: Her şey Bir’ dir. Her şey enerjidir. Madde, enerjinin katı halidir. Her şey yaşam ağında birbirine bağlıdır. Yaratan ve yaratım birdir. Yaradan (veya Büyük Gizem/Büyük Ruh) her şeydedir ve her şey Yaradan’dadır. Bütün varlıklar Yaradan’ın bir parçasıdır ve ruhtan maddeye doğmuş olup ölerek, tekrar ruha döneceklerdir.

Yaşam, Kendini deneyimleyen ve araştıran varoluştur. Her şey kendince “canlı” dır. Söz gelimi, insanlar dünyanın güneşin etrafında 70-120 kez dönüşü kadar yaşarlar. Güve bir gün yaşar. Bir ağaç binlerce yıl yaşayabilir. Bir gezegen milyonlarca yıl yaşar. Bir güneşin milyarlarca yıllık ömrü vardır. Bir galaksinin ömrü bilinmez, bir evrena gelince … Her şey maddesel varlığa doğar ve formun olmadığı bir aleme ölür. Formun olmadığı alem -nihai gerçeklik- zamansızdır. Doğrusal zaman üç boyutlu bir zihnin algısıdır.

İncil’in yaratılışın anlatıldığı ilk bölümünde der ki, “Başlangıçta Tanrı vardı, Söz Tanrı’ ylaydı, Söz Tanrı’ydı:’ Başlangıçta söz olmadığına göre bu ne demektir? Var olmak için gerekli iki şey enerji ve bilinçtir. Enerji var olmuş olmak zorunda çünkü enerji olmadan hiçbir şey olamazdı. Bilinç de var olmuş olmak zorunda çünkü bilinç olmadan enerji algılanamazdı. Öyleyse şöyle yorumlayalım: “Başlangıçta enerji/bilinç vardı, enerji/bilinç Tanrı ileydi, enerji/bilinç Tanrı’ydı:’ Tanrı ve enerji/bilinç eş anlamlıdır. Her şey enerjinin form almış halidir, her şey kendi halinde bilinçlidir. Her şey Tanrı’nın varlığının kanıtıdır. Tanrı ve varlık eş anlamlıdır.

Bu bakış açısıyla “Tanrı” dindarların anlattığı gökyüzündeki ulu baba, Noel Baba gibi figürlerden çok farklıdır. Gerçek Tanrı, Mutlak Varlık, Ulu Varlık ya da ne isim verirsek verelim içinde yaşadığımızdır, içimizde olandır, parçası olduğumuzdur. Bu insanlar için geçerli olduğu gibi hayvanlar, bitkiler, kayalar, geze genler ve güneşler için de geçerlidir. Amerikan Yerlileri buna “Büyük Gizem” der, diğerleri başka isimler kullanır ancak hepsinin anlamı aynıdır. “Tanrı her şeydir:’